top of page

"" için 456 öge bulundu

  • Çikolata yiyerek mutlu olanlar burada mı?

    Hepimizin zaman zaman sığındığı bir gerçek var. Çikolata mutlu eder. Mutsuzken bizi güldüren sadece çikolata mı acaba? Aslında mutluluk veren çok daha farklı yiyecekler var ama biz içinden hep en sevdiğimizi seçiyoruz. Bugün size bizlilik mutluluk hormonu salgılatan diğer yiyeceklerden de bahsetmek istiyorum. Kakao Çikolata yerken bize iyi gelen aslında kakao. Kokusu bile yüzümüzü güldürmeye yetiyor. Kakao birçok yiyecekten daha fazla antioksidana sahip. Bize mutluluk hormonu endorfin salgılatıyor. Bu harika şeyi çikolata olarak değil, doğal formatı olan kakaodan direkt almak bize şekersiz mutluluk katacak. Dilerseniz süte katıp içebilirsiniz. Ben hızlıca bir tatlı yaptım. Bu enfes toplar gün içinde enerjisi düşenlere gelsin. Hurmalı kakaolu toplar Malzemeler : 5 adet çekirdeği çıkartılmış hurma 2 yemek kaşığı ham kakao (işlenmiş gıda olduğu için paketli kakao kullanmıyorum) 1 yemek kaşığı katkısız, şekersiz fıstık ezmesi (tarifi "Yağları Sevelim" yazımda mevcut) 1 avuç kavrulmamış kaju 5-6 adet badem Malzemelerin hepsini rondodan geçirip elle şekil verdim. Sadece 2 dakika sürüyor ve rafine şekersiz çikolata mutluluğuna kavuştuğunuzu garanti edebilirim. Çiğ ceviz Ceviz iyi bir magnezyum kaynağıdır. Magnezyum eksikliği de depresyona yol açan nedenlerden biridir. Ayrıca ceviz iyi bir antioksidan kaynağıdır ve düşük karbonhidrattır. Düşük karbonhidratlı yiyecekler insülin dalgalanması engeller. İnsülin denge sorunu yaşayanlar genelde sinirli, huysuz ve mutsuz olurlar. Her gün yiyeceğiniz 1 avuç ceviz sizi depresyondan bir adım uzak tutacaktır. Kahve Kahve de kakao gibi sadece kokusu ile bile dünyamızı değiştirebilir. Kolayca beyne ulaşıp nötronları pozitif yönde etkiler. Konsantrasyon sorunumuzu çözer ve enerji verir ama tabii ki granül kahve değil, çekirdekten öğütülmüş kahve kullanmalıyız. Granül kahveler çok fazla işlemden geçerek kimyasal taşıyorlar. Ev yoğurdu ve kefiri Daha önceki "İçimizdeki bakterileri beslesek de mi büyütsek" yazımda da belirttiğim gibi probiyotikler sağlığımız için hayati önem taşıyor ama mutluluğumuza da etki eden yönleri var. Beynimiz ve bağırsaklarımız mide sinirlerimiz aracılığı ile iletişim halindeler. Probiyotiklerle doyan ve mutlu olan bağırsaklarımız, beynimize de mutluluk sinyalleri göndermekte. Mantar Mantarda yüksek oranda selenyum vardır. Selenyum eksikliği depresyon ve anksiyeteye neden olmaktadır. Ayrıca mantar, içinde en yüksek doğal D vitamini bulunduran yiyecektir. Yine son yıllarda önem kazandığı gibi, D vitamini eksikliği de halsizlik ve depresyona neden olmaktadır. Aslında her zaman söylediğim gibi hayat ve beslenme bir denge. Vücudumuzun ihtiyacı olan doğal besinleri ne kadar çok alırsak, vücudumuz da ruhumuz da o kadar mutlu olacaktır. Yukarıdaki besinler buna sadece yardımcı olmaktadır. Mutluluğu yiyeceklerde aramadığımız, içimizin pembe çiçeklerle dolduğu harika bir bahar dilerim. Not : Bu yazım www.hthayat.com daki köşemde 10.Mart.2017 günü yayınlanmıştır. #hthayatyazılarım #hurma #hurmatopu #sağlıklıyağ #sağlıklıtatlı

  • Yaz yaklaşırken kilolara el sallamak

    Bu hafta Instagram’daki hesabımda kendimin aşağıdaki öncesi/sonrası resmini paylaşmıştım. Amacım görüntü değil, iyileşmemi paylaşmaktı ama sağlıklı beslenmenin bir getirisi olarak vücut şekli o kadar çok değişiyor ki herkesten zayıflama ile ilgili sorular aldım. Nasıl kilo veririz? Aslında burası işin en kolay kısmı ve büyük bir sır da değil. Vücudumuzun ihitiyacı olan kadar besini alırsak ve spor yaparsak otomatik olarak kilo veriyoruz. Aldığımız kaloriyi boş kalorilerden değil, sebzeden, meyveden, yemişten, kurubaklagil, yumurta ve süt ürünlerinden aldığımızda zaten vücudumuz bu kaloriyi kullanıyor ve depolamıyor. Bunun yanına bir de günlük yürüyüş eklediğimizde kilo vermemek mümkün değil. Şimdi başlasanız, Haziran ayına kadar en azından 10 kilo vermiş olursunuz. Ben kendi kilo verme ve şekerimi dengeleme sürecinde 3 ay boyunca her gün alarmı normalinden 45 dakika erkene kurdum. Zaten 7:30’da çaldığında da uyanmak zor oluyordu. Değişen bir şey olmayacaktı. 6:45’te çalınca da zor uyanmaya devam ettim ama kendimi her sabah dışarı atıp 3.5 km yürüdüm. 35 dakika sürüyordu ve ben 3 ayın sonundaki yukarıdaki “sonra” görüntüsüne yaklaşmıştım. Değmez mi, bence değer. 24 saatin içinden sadece 35 dakikamı ayırdım ama hiç aksatmadan. Bunu gözünüzde büyütmenize hiç gerek yok. 7-8 km yürümeyi de hedeflemeyin. Hedefleri küçük ve kısa tutun ki gerçekleşebilsin. 24 saatin içinde 35 dakika istediğiniz görüntüye kavuşmak için hiçbir şey değil. Bir de üstüne bonus olarak yüzünüze gelen aşağıdaki mutluluk var Zor kısma geldik, kiloyu korumak… Kiloyu vermek 3 ay ya da 6 ay sürebilir. Bu süre her zaman kısadır, yani er geç hedefe ulaşılır ama bundan sonra senelerce uğraş gerektirecek koruma kısmı geliyor. Korumanın da tek yolu porsiyonları küçültmek ve sporu haftada 3-4 gün aksatmadan yapmak. Hedefe ulaştıktan sonra tekrar eski hayatımıza dönersek kilolar aynı hızla geri gelir. Bunun tek ve yegane yolu sağlıklı beslenmeyi hayat tarzı yapmak. Ben kendimi nasıl kontrol ediyorum? Beni kontrol altında tutan şey her sabah tartılmak. Bazı uzmanlar her sabah tartılmanın bedene stres yüklediğini iddia ediyor ama durum bende tam tersi oluyor. Şayet o sabah 400 gr fazla çıkmışsam bunun yüzüme çarpması çok iyi oluyor. O gün akşam yemeğinde sadece sebze yiyorum ve 6’dan sonra bir şey yemiyorum. Ancak bu şekilde senelerdir kilomu koruyabiliyorum. Yazın tatiller olunca o bir haftada da rafine şeker ve rafine beyaz un hariç canım ne isterse yiyorum. Kilolar bir haftada verilmediği gibi bir haftada da geri gelmez. Her zaman en önemli şey denge... Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim. Not : Bu yazım www.hthayat.com daki köşemde 03.Mart.2017'de yayınlanmıştır. #hthayatyazılarım #zayıflama #iyileşme

  • Koşmak için kovalanmayı beklemek gerekir mi?

    Geçenlerde bir arkadaşım ‘’kovalayan biri olmadığı sürece koşmaya gerek görmüyorum’’ demişti. Tabii ki hiç koşmamış biri için doğal düşünce yapısı budur ama koşmanın veya yürüyüşün verdiği hazzı alan kişiler benimle hemfikir olacaktır. Aslında bu hafta tamamen başka bir konu hakkında yazacaktım ama Pazar günü koşarken aldığım keyif o kadar fazlaydı ki, bir an önce bunu paylaşmak istedim. Dönem dönem hayatta hepimizin sorunları oluyor. Bunlarla başa çıkarken yara almadan atlatabilmeyi ya da en az hasar almayı hepimiz isteriz. Ben bunu sporla başarabiliyorum. Bu ara benim de bazı özel sorunlarım vardı. Hayatımda büyük bir değişim süreci var. Değişiklikler her zaman çok güzeldir ama bazen kabuklaşmış alışkanlıkları kırmak çok zor oluyor. Bu dönem sanki beynimin içinde hiç durmadan oradan oraya koşturan adamcıklar var. Peki bu adamcıkları nasıl sakinleştirdim? Tabii ki sporla. Benim meditasyonum da koşu ve sanıyorum, bu dönemi hasarsız olarak bu sayede atlattım. Spor yapmak her zaman terapidir ama sorunlarımız olduğunda daha fazla önem kazanıyor. Özellikle biz kadınlar, kafamızda sorular olduğunda kendimizi çikolataya, keke, gofrete, yemeğe veriyoruz. Ruhumuz zaten zedeliyken, bir de bedenimize zarar veriyoruz. Halbuki bedenimizi mutlu edersek, ruhumuz da hızla iyileşiyor. Nereden başlayacağınızı bilmiyor musunuz? Bırakın kendinizi sokaklara. Hiç yürümüyorsanız yavaş yürüyerek başlayın. Yavaş yürüyorsanız normal yürüyüşü, normal yürüyorsanız hızlı yürümeyi, hızlı yürüyorsanız yavaş yavaş koşmayı deneyin. Havayı içinize çekin. Güneş varsa güneşin, yağmur varsa yağmurun, rüzgar varsa rüzgarın teninize değmesine, size iyileştirmesine izin verin. Doğa her zaman size en güzel masajı yapacaktır. Attığınız her adımda dertlerinizin bir adım geride kaldığını göreceksiniz. Yürüyüşü veya koşuyu bitirdiğinizde, başladığınız ana kıyasla çok daha iyi hissedeceksiniz. Sayılara, hız göstergelerine takılmayın. Kimseyle yarışmıyorsunuz, sadece bedeninizi dinleyin. Size nereye kadar izin veriyorsa onu yapın. Ben eskiden nabız bantları, kalori gösteren saatler kullanırdım. Hep yakalamaya çalıştığım sayılar vardı ve bu benim vücudumu strese sokuyordu. Bunları kaldırıp attığımda, bedenim özgür kalıp gerçek sporun keyfini aldı. Koşmak istiyorsanız koşu gruplarına katılabilirsiniz. Yeni başlayanlar için harika bir motivasyondur. Büyük spor markalarının koşu gruplarını deneyebilirsiniz. Ben böyle başlamıştım. Tecrübeli koçlar size her şeyi öğretecek. Korkmayın ve kendinizi onlara bırakın. Sizi dostça karşılayıp her şeyi öğretecekler. Ben artık attığım her adımda, hayatımdaki en iyi alışkanlığı bana kazandıran, bana koşmayı sevdiren koçlarıma teşekkür ediyorum. Bunları yazarken bile bilgisayarı kucağımdan bırakıp dışarı çıkıp koşmak istedim… Her zaman sığınabileceğimiz, mutluluğumuzu veya derdimizi paylaşabileceğimiz en yakın arkadaşımız yine kendimiziz. Bunu en pembe şekilde yapabilmek için yürüyelim, koşalım ya da sevdiğimiz başka bir sporu bulalım. Ruhumuzu ve vücudumuzu bu yegane ihtiyacından mahrum bırakmayalım. Mutluluk serotonin hormonunda, serotonin hormonu da sporda. Herkese sağlıklı, mutlu, şekersiz günler dilerim. Not : Bu yazı www.hthayat.com daki köşemde 24.Şubat.2017 günü yayınlanmıştır. #hthayatyazılarım #koşu #spor

  • Besinler ilacınız, ilacınız besinler olsun - Hipokrat

    Bana en çok gelen sorulardan biri besin takviyesi alıp almadığımdır. Bugüne kadar hiç ihtiyacım olmadı çünkü yeterli ve tam beslenildiğinde vitaminlerin, minerallerin ve vücudumuzun ihtiyacı olan her şeyin bize besinlerden geldiğine inanıyorum. İnsan vücudu aslında harika tasarlanmış, tamamen hatasız çalışan bir düzenektir. Kalp atmayı, böbrek kanı temizlemeyi, akciğer solumayı asla unutmaz. Dünyaya ilk geldiğimizde bu düzeneğin fabrika ayarlarında her şey olması gerektiği gibi tıkır tıkır çalışıyor ve bu da tek bir şarta bağlı. Bu şart, bedeni doğru gıdalarla beslemektir. Doğadaki besinler bize ihtiyacımızın olan her şeyi verir fakat modern hayatta bedenimizi DNA’mızın hiç tanımadığı birçok şeye maruz bırakıyoruz. Zaten son 50 yılda artan hastalıklar da bunun en büyük göstergesidir. Sanayinin gelişmesi ile rafine edilmiş, işlemden geçmiş ürünler, paketli gıdalar, üzerlerini okuduğumuzda içinde ne olduğunu anlamadığımız birçok yiyecek hayatımıza girdi. Bu yiyeceklerin tüketimi arttıkça, asıl ihtiyacımız olan doğal sebze, meyve, bitkisel yağ, kurubaklagil, tam tahıl ve yemişlerden uzaklaştık. Daha fazla şeker, hayvansal gıda, şarküteri ürünleri, rafine tahıllar kullanmaya başladık ve vücut düzenlerimizi bozduk. ‘’Light’’ bisküviler sağlıklı, ‘’zeyinyağı’’ zararlı oldu. Hayvan üretim çiftliklerinin artışı ve hayvancılığın kendi başına bir ekonomi olması da olayları çok etkiledi. Doğal halde beslenen hayvanlarının etinin bile fazlası zararlı iken, oksijen almadan, fabrikasyon yemlerle büyütülen hayvanların etlerini çok fazla düzeyde tüketmeye başladık. Her yerden ‘’hayvansal protein temel ihtiyaçtır’’ lobileri fışkırdı. İhtiyaçtan fazla hayvansal gıda tüketince ve onu dengeleyecek doğru sebzeleri de yemeyince vücudumuza doymamış yağ depoladık. Bu da insanlığa nur topu gibi kanser, kalp hastalıkları, tansiyon, diyabet hastalıklarını getirdi. Vücut dengelerimiz bozulunca da bu sefer onları düzeltmek için ilaçlar ve besin destekleri üretilmeye başlandı. Bu sefer de avuç avuç onlardan tüketmeye başladık. Birçok hastalığa sahip olduk ve hastalıkların kendisini değil semptomlarını yok eden ilaçlarda, takviyelerde deva aradık. Halbuki hastalıkların nedeni uyduğumuz yanlış düzendi. Hastalığın kaynağını düzeltmek gerekirken, biz yine kimyasal olan ilaçlarla başbaşa kaldık. Aslında bu açıdan bakınca tablo çok net ortada. Bir kısır döngü içinde debeleniyoruz. Fabrika ayarlarımıza geri dönüp, doğanın bize sunduğu besinlerle beslensek çağımızın birçok hastalığı ortadan kalkacak ve avuç avuç besin desteğine de, ilaca da ihtiyacımız kalmayacak. Şifa doğada, yeter ki kullanmasını bilelim. Yeter ki dengemizi bozan, paketli ürünleri hayatımızdan çıkartalım. Aslında şu mantıkla beslendiğimizde olay çok basitleşiyor: ‘’Anneannenin annesinin tanımadığı şeyi yeme’’ Tabii bu işin bir de hava kirliliği, manyetik alanlar, radyasyon, etrafımızdaki baz istasyonlarının çokluğu gibi bir yönü de var ama onu da bir başka yazıda ele alacağım. İlk adım olarak doğru besinlerle bedenlerimizi mutlu etsek bile bu çok büyük bir değişiklik olacaktır. Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim. Not : Bu yazı www.hthayat.com daki köşemde 17.02.17 tarihinde yayınlanmıştır. #hthayatyazılarım

  • Baklava olsa her gün yenmez!

    Devamlı aynı şeyleri yemek bazen gerçekten çok sıkıcı olabiliyor. Hep bahsettiğim ‘’sağlıklı beslenmeyi yaşam biçimi yapmanın’’ yolu biraz da yaratıcılıktan geçiyor. Sırf aynı şeyleri yemekten sıkıldığı için diyete başlayamayan kişiler biliyorum. Bu yolculuğu biraz eğlenceli hale getirmeye ne dersiniz? Geleneksel yöntemle pişen sebze ve kurubaklagil yemeklerimiz çok güzel ama ‘’baklava olsa her gün yenmez’’ diye de harika bir atasözümüz var. Örneğin, fasulyeyi ne kadar sevsek bile, bir yaz mevsiminde bir kere zeytinyağlı, bir kere kıymalı yiyince bir sonraki sefer canımız artık fasulye istemiyor. Bu şekilde yiyeceklerden sıkılınca da sağlıksız opsiyonlar aklımızı çeliyor. Bizi ömrümüz boyunca taşıyacak bu bedenlerimize saygımızdan dolayı vücudumuzu daha fazla sebze, meyve ve kurubaklagillerle beslememiz lazım. Konu sebze ve meyve olunca mesaj cok açık. ‘’Daha fazla yiyin’’. Yapılan araştırmalar bitkisel bazlı beslenen kişilerin kalp rahatsızlığı, diyabet, kanser ve felç riskinin daha az olduğunu, ayrıca kan basınçlarının da düşük olduğunu gösteriyor. O zaman daha fazla sebze ve kurubaklagil yemenin formullerini bulmamız lazım. Sebzeleri ve kurubaklagilleri severek yediren bazı örnekler vermek istiyorum. Mutfaklar deneylere açık ve mutfakta hata olmaz. Denediğiniz her şey, tadı güzel olduğu sürece size aittir ve ortaya sıfırdan birşey çıkartmanın hazzı harikadır. Sebzelere kinoa, karabuğday, ince bulgur, kahverengi pirinç ve yemişler eklemek: Kinolı ve fıstıklı kara lahana Kurubaklagilleri baharatla fırınlayıp çerez gibi tüketmek veya salatalara eklemek: Fırında kıtırlaştırılmış baharatlı nohutlar Sebzeleri buharda hafif haşlayıp sonra mısır unu veya galeta unu ile fırınlamak: Sağlıklı karnabahar kızartma. Salçalı karnabahar yemeğinden onlarca kez daha lezzetli Kurubaklagiller ile bol baharatlı, yeşillikli, çiğ sebzeli salatalar: Beluga mercimekli, fasulyeli ve ince bulgurlu salata Benim en çok kullandığım yöntemlerden biri de budur. Sotelenmiş sebzelere yumurta ve peynir ekleyerek fırında pişirmek: Kinoalı, pazılı, yumurtalı muffinler Bu yemeklerin ve benzerlerinin tariflerini Instagam hesabım "semaninsagliklimutfagi"nda bulabilirsiniz. Mutfakta böyle denemeler çok zevkli oluyor. İlk uydurma tarifiniz güzel olmazsa da yılmayın. İkinci daha güzel, üçüncü çok daha güzel olacaktır. Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim. Not : Bu yazı www.hthayat.com'daki köşemde 10.Şubat.2017 tarihinde yayınlanmıştır. #sebze #hthayatyazılarım

  • Biz at mıyız yulaf yiyelim?

    Bir süredir HTHayat'taki köşemde yazdığım yazılarımı buraya da aktarmak aklımdaydı. Hergün büyüyoruz ve aramıza yeni katılanlar eski yazıları kaçırıyor. Dolayısı ile hepsi burda da dursun istedim. Bana sorduğunuz pek çok soruyu daha önce genellikle uzun uzun anlatmış oluyorum. Umarım okumak hoşunuza gider. Bloguma üye olan sevgili takipçilerim :) her eklediğim yazı size ayrı mail geleceği için bu ara benden mail bombardımına maruz kalabilirsiniz. Kusura bakmayın, herşey sizin için :) Yulaf ezmesini seven çok sever, sevmeyen de hiç sevmez. Sevmeyenlerin fikri bence bu yazıyla değişebilir. Paketli halini tabağa döküp yemek gerçekten çok zevksizken, yulaf ezmesi biraz oynandığında harika tatlara ulaşıyor. Yulaf ezmesi bende yazın serinleten, kışın iç ısıtan sabah kahvaltılarının, puding ihtiyacının, kurabiyenin, kekin, ekmeğin ve daha birçok şeyin karşılığıdır. Tadının güzelliğinin ve kullanım alanının genişliğinin yanında birçok da faydaya sahip: Tam tahıldır LDL kolesterolü yani kötü kolesterolü düşürür. Yulafta beta glukan denen, suda çözünen çok özel bir lif vardır. Suda jel kıvamına dönüşerek sinidirimi daha uzun sürer ve böylece uzun sure tok tuttuğundan kilo vermeye yardımcı olur. Doğal olarak glutensizdir ama paketleme esnasında üretim sahasından bulaşma olabilir. Şayet çölyak hastalığına sahipseniz özellikle glutensiz sertifikası olanları tercih etmeniz gerekir. Diğer tahıllara göre proteini ve bitkisel yağ oranı daha yüksektir. Paketten ilk boşalttığınızda gerçekten ‘’yem’’ hissi veren bu tahılımızı en zevkli nasıl tüketiriz? Akşamdan kalma yulaf ezmesi En çok yapılan yöntemlerden biri ‘’akşamdan kalma’’ yulaf ezmesi. Bu benim de en çok sevdiğim ve yaptığım versiyonu. Çalışanlara hızlı kahvaltı olarak çok güzel bir seçenek. Vakit kısıtlı diye sabahları poğaça, börek, sandviç yeneceğine, bu çok güzel ve sağlıklı tabağı öneririm. Hem hazım sorunlarını çözer hem de tok tutar. 4 kaşık yulaf ezmesini bir kaba üstünü geçecek kadar sıvıyla (süt, su, badem sütü, kaju sütü, yoğurt..vs) koyalım. İçine geceden tadını bırakacak şu seçeneklerden birini veya bazılarını koyalım: Kuru kayısı, kuru üzüm, kuru erik, badem, ceviz, rendelenmiş elma veya herhangi bir mevsim meyvesi… Zamanla kendiniz için en iyi kombinasyonu bulabilirsiniz. Bu karışım sabaha kadar buzdolabında beklesin. Sıcak yemek istiyorsanız, 1 dakika ısıtıp tüketebilirsiniz. Soğuk yemek isterseniz de hemen alıp kaşıklamaya başlayabilirseniz. Üstüne tarçın, fıstık ezmesi, keten tohumu, tohumlar, çekirdekler koyabilirsiniz. O kadar çok seçenek var ki, her gün karıştırıp değişik kahvaltı edebilirsiniz. Bunun gibi birçok tarif geliştirebilirsiniz veya Instagram profilimde yüzlerce seçenek görebilirsiniz. Biz at değiliz ama bu yulaf ezmelerini yedikçe at gibi koşacak enerjiye sahip oluyoruz. Umarım bu yöntemleri veya profilimdeki tarifleri deneyerek bu harika tahıldan zevk alarak tüketebilirsiniz. Herkese sağlıklı, mutlu ve şekersiz günler dilerim… Not : Bu yazı www.hthayat.com daki köşemde 03.Şubat.2017 tarihinde yayınlanmıştır. #hthayatyazılarım #yulafezmesi

  • Karnabahar Kısır

    Geçen haftadan beri Karnabahar Popcorn ve Karnabahar Kısır çılgınlığı yaşanıyor. Bu şişkinlik yapmayan, yerken suçluluk hissettirmeyen, düşük karbonhidratlı kısırın karnabahardan yapıldığına kimse inanamaz. Instagram'da deneyen herkes bu konuda benimle hemfikir oldu. Ben de bu harika yemeği bloga iliştireyim dedim. Doya doya kısır yeme keyfi 😍 Önyargılı davranmayıp mutlaka denemenizi öneririm. Kimse karnabahar olduğunu anlamayacak 😊 Iyi ki çıktı şu karnabahar. Bütün kış evir çevir her şekle sokarım artık. Bu da popcorndan sonra en sevdiğim hali. 🍁 Bir tavada bir soğanı iyice soteledim. Sonra içine bol domates salçası ve biber salçası ekledim. 🍁 Karnabaharı çiçeklere bölüp rondo veya mutfak robotunda çekin. Hemen bulgur boyutuna geliyor zaten. 🍁 Sonra karnabahar bulgurunu tavaya ekleyip, sotelenmiş salçalı soğan ile sotelemeye devam edin. 4-5 dakika, arada bir kariıştırın. Kısırınız hazır olacak. 🍁 Altını kapaıp bir kaba aktardım. Ilınınca içine yeşillikler, kırmızı biber ve turşu ekledim. 🍁 Sos olarak da zeytinyağı, nar ekşisi, limon suyu, sumak ve kırmızı biberi karıştırıp üstüne döküp harmanladım. Tabak tabak yiyebilirsiniz. Hem kalorisi çok düşük, hem kısır tadına çok yakın, hem şişkinlik yapmıyor. Daha ne olsun 😍 #karnabahar #sebze #karnabaharsebze

  • Karbanahar Popcorn

    Yumurtalı karnabahar kızartmasını ne çok severdim fakat kızartma yiyecekleri bırakalı çok uzun zaman olduğu için uzun zaman önce bu tarifi geliştirmiştim. Her kış en severek yediğim şeylerden biri oldu. Aslında mantık Çıtır Patlıcan Çubukları ile aynı. O yazın gözdesi, bu da kışın gözdesi oldu :) Geçen hafta Instagram hesabım bu tarif ile yıkıldı. Kaç kişi denedi inanın hatırlamıyorum. O yüzden burda da sabit yerini alsın dedim. Karnabaharları küçük çiçekler olacak şekilde ayırıyorum ve buharda çok az pişiriyorum. Maksimum 5 dakika. Çok yumuşamayacak şekilde. Yumuşarsa çıtırlığı azalıyor. Bir kasede 1 yumurta ve 2-3 kaşık sütü çırpıyorum. Bir diğer tabakta mısır unu, galete unu veya başka bir sağlıklı unu, sarımsak tozu, tuz, biber gibi baharatlarla karıştırıyorum. Baharatlar keyfinize kalmış. Çiçek karnabaharları çnce yumurtaya sonra un karışımına bulayıp yağlı kağıt serdiğim fırın tepsisine yayıyorum. Üstüne spreyle veya fırça ile zeytinyağı sürüp 180 derece fırında alt üst kızartıyorum. Sanıyorum 20-25 dkda hazır oluyor. Gözünüz üstünde olsun. Kıtırdadığı an hazır demektir. Ben sarımsaklı yoğurda veya acı sosa banarak yemeye bayılıyorum 😍 Lütfen deneyin, çok seveceğinize eminim. Bakracçda rahmetli babaannemden bana hatıra. Bu bakraçta süt ısıttığını öyle iyi hatırlıyorum ki 💗 #karnabahar #sebze

  • Ankara, sesinizi duydum ve geliyorum

    Bugün etkinlik düzenleme günü oldu :) En sonunda Ankara'ya gelebiliyorum, oleeeyy! Aylardır her Istanbul workshop ilanı girdiğimde yoğun bir ''Ankara'ya gel'' çağrısı alıyordum ama bir türlü içime sinen mutfak bulamıyordum. En sonunda buldum. Herkesin kendi çalışma ünitesi, alet edevatı, evyesi, ocağı bulunan, birlikte pişirebileceğimiz bir etkinlik alanı. Ays Kitchen / Birlik / Ankara. Hem pişireceğiz, hem yiyeceğiz, hem evdeki sevdiklerimize götüreceğiz. Geçen sefer cok eğlenmiştik, yine öyle olacağına eminim. Etkinlik katılımını bu linkten VISA veya BANKA kartları ile alabilirsiniz. Master kart şu anda sanal postta çalışmıyor. Dilerseniz bana sema@semasumeli.com email adresimden de yazıp havale ile yerinizi kesinleştirebilirsiniz. Görüşmek üzere 😊 #sağlıklıyemekatölyesi

  • USLA'da Aralık workshopu

    Aralık ayı etkinlik ayı :) Aralik ayı workshopunu actim 😊 Bu sefer, geçen sene de workshop yaptığım, çok eğlendigimiz, harika bir mutfak olan Usla Akademi'de (Mecidiyekoy) yapıyoruz. Sevgili Kocamaar'la birlikte yapacagiz. Usla'da yaptığım geçen workshoptan fotoğrafları aşağı ekliyorum. Herkesin minnacik kendi mutfağı var :) kendi ocağı, ekipmani, fırını vs. Evcilik oynar gibi şekersiz, glutensiz pişirmeyi öğreniyoruz 😊 Hem pişireceğiz, hem yiyeceğiz, hem evdeki sevdiklerimize götüreceğiz. Geçen sefer cok eğlenmiştik, yine öyle olacağına eminim. Etkinlik katılımını bu linkten VISA, MASTER veya BANKA kartları ile alabilirsiniz. Dilerseniz bana sema@semasumeli.com email adresimden de yazıp havale ile yerinizi kesinleştirebilirsiniz. Görüşmek üzere 😊 Geçen seneki etkinlikten kareler #sağlıklıyemekatölyesi

  • Oopsie Bread nam-ı diğer Yanlışlıkla Ekmek :)

    Ben bu ekmeği eskiden ne çok yapardım. Uzun zamandır yapmadığımı farkedince tekrar yapayım, bu sefer bloga da ekleyeyim dedim. Tarif bana ait değil, ilk kim yapmış bilen de yok. Amerikalılar arasında pek meşhur. Düşük karbonhidratlı beslenenlerin gözbebeği. Adı da Oppsie Bread. Sanırım yapan kişi içine un koymadığını farkedip ''Ooopps unsuz nasıl oldu bu ekmek'' dedi heralde ve bu isim çıktı diye düşünüyorum. Türkçe'ye çevirince ''Yanlışlıkla Ekmek'' gibi birşey çıkıyor :) Aslına bakarsanız yumurta ama ekmek niyetine kullanılabildiği için, klasik yumurtalı seçeneklerden sıkılınca güzel bir alternatif oluyor. Çok çabuk yapılıyor. Bu sabah yaptım, çay demlenene kadar hazırdı. Malzemeler 3 adet yumurta 2 yemek kaşığı labne peyniri 1/2 çay kaşığı ucu ile kabartma tozu Tuz Bu kadar az malzeme ve 15 dakikada doyurucu kahvaltı hazır. Bu bana üç öğün yetiyor yani şimdi üç sabah kahvaltıda bu ekmeği değişik formlara sokarak yiyeceğim. Onları da bu posta eklerim :) Yumurtaların beyazı ve sarısını ayırıyoruz. Beyazının içine kabartma tozu ve tuzu ekleyip mikser ile çırpıyoruz. Yumurta beyazlarımızı kar haline getiriyoruz. Mikseriniz yok ise kol kuvveti ile biraz uzun sürebilir ama yine de olur :) Bu kıvama ulaştıktan sonra içine ayrı bir tabakta çırptığım yumurta sarıları ve labne peyniri karıştırıyorum. Şimdi burada bir püf nokta var. Yumurta sarısı ve labne karışımı sıvı bir karışım. Bu karışımı yumurta beyazlarına karıştırırken, çok nazik ve yavaş karıştırmamız lazım. Şayet hızla çırparak eklersek, yumurtanın bu kar hali kaybolacak ve o zaman ekmeklerimiz kabarmayacaktır. Yumurta sarısı karışımını alttan, yavaşça üste doğru alarak karıştırırsanız karışım sönmez. Bu esnada fırınımızı 150 derece turboda ısıtıyoruz. Yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye birer tahta kaşık olacak şekilde ezmeden karışımdan koyuyoruz. Bir kısmına susam döktüm, bir kısmına kabak çekirdeği içi ve fırına gönderdim. 10 dk geçmeden pişmişlerdi. Gözünüzün hep üstlerinde olmasını öneririm, çok çabuk pişiyorlar :) Daha önce ben bu ekmekleri pizza formatına sokmuştum. Yarın sabah o gelecek :) 6 tane çıktı. Ben 2 tane yiyerek doydum. Arasına köfte konur, hamburge olur. Siz ne düşünmek isterseniz bu ekmekler öyle olur :) Deneyeceklere şimdiden afiyet olsun. Aşağı yorum olarak da sorularınızı ve görüşlerinizi yazarsanız okuyan diğer kişilere de faydası olur :) Yaşasın düşük karbonhidrat beslenmenin mutluluğu! #oppsiebread #yanlışlıklaekmek #düşükkarbonhidrat

  • Herkes sebze yesin diye, Sebze Köfte!

    Geçen hafta harika bir sebze köfte yapmıştım, kış sebzeleri çıktı ya, çok özlemişim, hepsiyle aşk yaşıyorum. Bu da spontane oluşan bir yemek oldu. 🍁 1/2 karnabaharı rondodan geçirip minicik yaptım 🍁 1 pırasayı incecik kıydım 🍁 1 küçük boy patatesi haşlayıp ezdim 🍁 1 yumurta 🍁 2-3 kaşık kinoa unu koydum. Siz dilediğiniz saglıklı unu kullanabilirsiniz. Harcı toparlasın yeter. 🍁 1 çay kaşığı sarımsak tozu 🍁 az tuz ve karabiber Hepsini karıştırdım. Ellerimi ıslattım ve şekil verdim. Azıcık sade yağ/ghee (nedir derseniz burada yazıyor) ile tavada kızarttım. Kefir peynirime (onun da tarifi burada) bandıra bandıra yedim. Süzme yoğurtla da harika olur 😋 Hem çok pratik hem de çok lezzetliydi. Denemenizi tavsiye ederim 💗 sebze yemeyen çocuklara, işten gelince eyvah ne pişiricem diyen kadınlara pratik bir çözüm 😍 benim içinse sebze şenliği. Deneyenler çok sevdi. Yaparsanız ve benimle bunu paylaşırsanız çok mutlu olurum :) #sebzeköfte #sebze

Arama Sonuçları

bottom of page